Lise yıllarımdan beri adını bildiğim, ama
kitaplarıyla çok geç tanıştığım ‘üç isimliler’den biri de M.Ş.E. Ayaşlı ile
Kiracıları’nı okumuştum hatırlarsanız. İttihat ve Terakki adına Anadolu’da
yaptığı denetlemelerde gözlemlediklerinin hikayelerine konu olduğu sanılıyor.
Sonraları İtalya’ya kaçmış. Kitabın önsözünde yazdığı kadarıyla Meclis ilk kurulduğunda Atatürk’ün destekçisi
olmuş, daha sonra politikaya da atılmış. Bu mütevazi öyküleri yazan muzip
yazarın bir zamanlar milletvekili olmuş olması güzelmiş.
Ben öykülerini çok sevdim, halbuki Ayaşlı ile
Kiracıları pek matah gelmemişti bana. Ama kısacık, yalın, Çehov tarzı öyküleri
okumaya fazla vakit bulamadığım yoğun bir dönemimde beni epey gülümsetti. Esendal
da zaten insanlara yaşamak için ümit, kuvvet ve neşe veren yazılardan
hoşlandığını söylüyor. Dilinin sadeliğini eleştirenlere de şöyle kinayeli cevap
veriyor: ‘Efendim, o benim
marifetsizliğimden… Edebiyat bilmediğimden… Bilsem öyle düpedüz yazar mıyım
hiç?’
Hikayelerden ufak kesitler koyayım da sonra hatırlaması
kolay olsun. Yeni evlendiği kocasını uyandırmadan boynunun altına yastık
koyabilmek için titizlenen taze gelin, karısının ailesinin cümbür cemaat
evlerine taşınmasından yakınan talihsiz adam, kahveye gitmesi yasaklandığı için
kızına Kuran öğretmeye kalkan, bunu da bağırıp çağırıp kızı aptala çevirerek
yapan bir babaya ‘seni kahve paklar’ diyen doktor, sırf suratına gıcık olduğu
için bir memuruna sakal bırakmasını emreden vali, sürekli sigara otlanıp bir
laf işittiğinde üste çıkan otlakçı, bürokratik bir meselenin içinden çıkamayan
sıradan memurlar gibi sade konular çok sevimli bir şekilde anlatılıyor.
İnsan topluluklarının gaza getirme yeteneklerinin
bazen boşa çıkması gibi hoş sürprizler de yapıyor MŞE. Mesela, yıkık dökük
evini Binbaşı’ya kiraya veren bir Silgioğlu Halil var. Binbaşı evi onarıyor, bahçesini
düzenliyor, çiçek gibi yapıyor. Elalem durur mu, Halil’i fiştekliyorlar ‘Bedavaya verdin canım evi’
diye. O da gaza gelip binbaşını çıkarıyor, sorana da ‘Sudan ucuza oturuyordu
zaten!’ diyor. Bu defa aynı elalem ‘Gözüne dizine dursun! Evi o adam ettiydi…’
diyor J Başka
kiracılardan ağzı yandıktan sonra, Halil çareyi evi binbaşına satmakta buluyor.
Soranlara da ‘Ev ona yakıştı’ diyor.
‘ - Ulan, dediler, bize versen bize de
yakışırdı.
-
Hiç yakışmazdı, dedi, biz ahır sekisinde
alışmışız. Senin benim gibilerin elinde kalıp yurtluk olacağına, onun elinde
ko, şenlik olsun.’