Elit bir çevre ve aldatma. Üzerine azıcık İtalya
sosu. İşte benim bu kitaptan bütün anladığım bu. Therese isminde tabi ki güzel
ve zengin, bir o kadar da buhranlı bir kadın var. Etrafında da adlarını tek tek
yazmaya değer mi karar veremediğim yancıları. Ebedi Koca’da Dostoyevski’nin
tasvir ettiği tarzda, babası tarafından seçilen bir eş olan Kont Martin’le birleştiriyor
hayatını. Sonra eşini Robert le Menil ile aldatıyor. ‘Therese kendini hiç de günah sayılmayacak, olağan bir iş yapmaktaymış
gibi görür olmuştu.’ Aldatan kadın tasviri de aynı. Mutlu ama bir yandan da
içi sıkılıyor. Bu yüzden bu adamla ayrılıyor, başka biriyle, heykeltraş Dechartre
ile denk geliyor. Birbirlerine ilgi duyuyorlar.
Kitaba ismini veren, Floransa'nın sembolü kırmızı zambak |
İtalya’ya arkadaşının yanına gidiyor, orada da bu
adam. Ama hep bayık bayık muhabbetlerle kur yapmalar. Buraya yazmalık orijinal
bir şey yok. Kutuya mektup atarken görüp kıskanmalar, ‘ben arkadaş kalamam’lar.
En sonunda sevgili oldular. Bu sefer de Robert’i Therese’in kulağına
fısıldarken gören Dechartre delirir. Bizim kadın da kocasını bırakıp
sevgilisine gidemediği için bunalır. Sonra gider, ama adam artık şüphelerinden
dolayı eskisi gibi olamayacağını söyler ve onu sepetler. Ay içim şişti.
Zamanıma yazık oldu.