“Charm” (büyü) kelimesi ile aynı kökten gelen Carmen, aynı adlı şu
ünlü operanın ilham aldığı hikayeymiş. Bu operanın en önemli parçalarından biri
çok bilinen, özellikle Leyla ile Mecnun isimli dizide bir çok defa arka fonda
çalarken duyduğum ve sevdiğim La Habanera:
Operanın ufak bir tanıtımı
izlemek bile hayli ilgi çekici iken, ona ilham olan bu hikaye bence hızlı çekim
ve göze çarpan bir edebi değeri yok. Fikir güzelmiş, onu kullanıp harika bir
şekilde sahnelenen bir eser yapmış Georges Bizet.
Romana dönersek, maalesef burun
kıvırdığım üst üste 2. kitap olacak bu.
Don Jose adlı bir İspanyol askeri, yakalanmış bir falcı çingene kızının,
Carmen’in kaçmasına yardım eder. Bu
yüzden düştüğü hapishaneden ekmeğin içine saklayıp yolladığı bir bıçakla kaçmasını
sağlayan Carmen, Jose’ye haydutluk yapmasını tavsiye eder, serseri dostlarıyla
tanıştırır. Sevgili olmuşlardır, ama Carmen hiç sadık değildir. Bir kocası
olduğunu ve Carmen’in onu da hapishaneden kaçırdığını öğrenen Jose
kıskançlıktan bu kocayı öldürür. Bu ikisi evlenir, bu sefer Carmen bir matadoru
aşık tutar. Jose onu ne kadar bataklıktan çıkarmak istese de asi (?) ruhlu
çingene kızı “öldür beni” der. Ve ruhu huzur bulsun diye ruhuna Jose’nin
okuttuğu dualar eşliğinde, yine onun tarafından hayatına son verilir.
Altın Kalem klasiklerini pek
severim de, neredeyse esas hikaye kadar uzun olan ve Mérimée’nin hayatını ve
kişiliğini en ince detayına kadar anlatan o sıkıcı önsöz ne oluyor?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder