Çok sevdiğim bir
arkadaşımdan ödünç aldım bu kitabı İzmir’e gidişimde. Birkaç ay sonra okumaya
başladığım bu kitap otobüs yolculukları, yüzme molaları, Bozcaada’da rüzgar
güllerinin yanında günbatımları gördü. “Ehh” diyebileceğim iki kitabın ardından
“işte bu!” dedirtti bana nihayet.
Hayri İrdal,
hayatı boyunca başarısız, “tutunamayan” bir profil çizmiştir. Şans eseri
tanıştığı Halit Ayarcı isimli işadamı ise İrdal’ın laf olsun diye dikkat
çektiği meydanlardaki, kurumlardaki vs. saatlerin birbirini tutmaması
meselesinden koca bir enstitü çıkarır. Hayri’nin çocukluğundan gelen saat
merakı, zamanla ilgili felsefi sözler eden ustası saatçi Nuri Efendi, dedesinin
cami yaptırmayı ahd edip yaptıramadığı için evlerinde kalan cami saati Mübarek, hepsi Ayarcı’nın
usta ellerinin sıfırdan yarattığı enstitünün prestijini artırma yolunda birer
sebep haline gelmiştir.
Hayri’nin eli
para görünce, kendini film yıldızı sanan karısı Pakize ona pek düşkün hale
gelmiştir. Platonik bir aşkla sevdiği Semra Hanım da onun metresi olmuştur.
Sadece Hayri değil, onun etrafındaki herkes bir şekilde bacaklarından tutulup
ite kaka yükseltilmektedir adeta. Eşine dostuna Saatleri Ayarlama
Enstitüsü’nde iş verilir, müzikten
anlamayan baldızı assolist yapılır. Hiç yaşamamış hayali bir zat olan Ahmet
Zamanî hakkında Hayri’ye bir eser yazdırılır.
Halit Ayarcı’nın
bu marifetlerini hep şüphecilikle izleyen Hayri, Ayarcı tarafından işe ve
kendine inanmamakla tenkit edilse de işlerin nasıl yürüdüğünü anlamıştır artık.
İtibar ve takdir görmek için, gerçekten
buna layık olmak gerekmediğini biliyordur o da. O yüzden büyük şahsiyetleri laf
cambazlıklarıyla idare eder, saati doğru olmayanlardan ceza toplanacak bir
sistem icat eder, enstitü için yeni bir bina tasarlar.
Daha sonra
enstitu calisanlari icin yapilacak lojmanlari da onun tasarlamasini isteyen
Ayarci, bu kez calisanlarin karsi cikmasiyla bocalar ve yarattigi masala
inancini kaybeder. Hayri Irdal’in gelecegini hep hissettigi gunler yakindir
artik.
“Benim merakim,
zevkim, insan ruhunu ogrenmekti. Herkes benim gibi mi, yoksa biraz farkli mi?
Bunu ogrenmek icin israr ediyordum. Hayir, onlar da benim gibiydi, hatta daha
beterdiler. Hic suphe etmeden hodbindiler. Umumun parasi sarf edilirken o kadar
comert, hasbi, kayitsiz sartsiz yenilik taraftari olan, benim eserimle ovunen
insanlar, simdi kendi menfaatleri ortaya konunca birdenbire donmuslerdi. Hatta
Halit Ayarci’yi bile artik dinlemiyorlardi.”
“Hayir,
o baska celiktendi. Bu is icin yaratilmisti. Dusunun bir kere, koskoca
Buyukdere’de, bu lokantada, kahve koselerinde yari ac, yari tok omrunu geciren
Hayri Irdal’in tabagindaki tek midyeyi bile, yemeye kiyamadigi, tam lezzetine
varmak icin onunde tuttugu tek midyeyi bile hosuna gidince almakta tereddut
etmiyordu. Ve o boyle yaptigi icin de Hayri Irdal dunyalar kadar mesuttu,
yillardan beri kendisini taniyan dostu Doktor Ramiz ona bu yuzden gipta ile
bakiyor, adeta onu kiskaniyordu.”
Bir “buyuk” adam burada bahsi gecen. Her ne yapsa, ne
kadar somurse o kadar fazla itibar goren. Isin ilginci Hayri Irdal koyun gibi
degil, ne duruma dustugunun farkinda olarak bu itibari gosteriyor ona.
“Demek
usul bu idi. Evvela muvaffakiyet denen bir sey kabul edilecek, sonra sahibi
aranip bulunacak, o tebrik edilecek, bu sefer o, muvaffakiyetin asil
karsisindakinin oldugunu iddia ederek ona ayniyle devredecek, oteki cok manali
bir kelime ile kendi hissesini ayirdiktan sonra yine geriye verecekti. Boylece
uzerinde bu kadar devru teslim, iade ve tekrar muamelesi gectikten sonra bu
muvaffakiyetten artik kim suphe edebilirdi? Enstitumuzun kurulmasi bir
muvaffakiyetti. Bu, resmen muamelesini gormus bir vakia idi. Artik musterih
olabilirdim.”
Yorum gerektirmeyen, buz gibi tesbit!
“Halbuki simdi
Istanbul’da boyle saatli jartiyer tasiyan binlerce hanim var. Dunyanin en zarif
hareketleriyle yolda eteklerini kaldirip saatlerine bakiyorlar.”
Fantastik ve utopik? Gercekci? Hepsinden birer tutam. Bu
kitap simdiye kadar okudugum yerli romanlarin hicbirine benzemiyor.
Not: Bu kitabi okuyali hayli zaman oldu. Ama yolculuk
hazirligi, otellerde surunme gibi sebeplerden hala blogda iki kitap gerideyim.
Umarim yakinda yine gercek zamanli yazilar yazabilirim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder