‘No, he existed in flesh and blood,
though he assumed all the outward characteristics of a real phantom, that is to
say, of a shade.’
Tuyler
urperten sarkisini herkes bilir Turkiye’de bu operanin. Ama Turkiye’de de
dunyada da ona ilham veren ayni adli romani bilenler fazla degildir. Fransiz
yazarin ismini daha once duymamistim ben de, duyduguma memnunum simdi. Onsoze
gore, annesi bir tren yolculugundayken sancilanip en yakin binaya aceleyle
tasininca, gelmis gecmis en unlu korku romanlarindan birini yazacak bir insana yakisacagi
uzere bir cenaze levazimcisinin dukkaninda dunyaya gelmis Leroux. Bu da
genellikle sen ve nukteli biri olmasina ragmen yazara etki etmis, onu olum ve
sonrasiyla ilgili fazlaca dusunmeye sevketmis.
Gelelim
romana…Ilk basta her hayalet hikayesinin basinda oldugu gibi bazi akil almaz seyler operadaki
herkesin agzinda dolasmaktadir. Opera dediysem, bildiginiz tum operalari unutun
(?), neredeyse yedi sekiz katli, altinda ise birkac kat bodrumu olan, kendi ahiri, oyuncu odalari
vs. hepsi icinde devasa bir yapi. Yazarin ilham aldigi yapi disaridan soyle
iste:
Palais Garnier. |
Bu
operanin mudurleri operayi iki yeni mudure devretmistir. Bunlarin da kulagina
arada karanlik koridorlarda gezinen bir siluet calinmis olsa da pek
umursamazlar once. Ama kirmizi murekkeple yazilmis ve O.G. (Opera Ghost) diye
imzalanmis ve aksamki gosteri icin 5. Locayi kimseye satmamalarini emreden bir
mektup alinca kafalari karisir. Nedense bunun eski mudurlerin yaptigi bir saka
oldugunu dusunup locayi da bos birakmazlar.
Ama
opera calisanlarindan bazilarinin gizemli olumleri, gosteri oldugu bir gece
tavandaki dev avizenin kopup duserek birinin olumune sebep olmasi, yetmedi O.G.’nin
operada gorevli Madame Giry araciligiyla verilmek uzere onlardan para talep
etmesi yeni mudurleri saskina cevirir.
Bu
sirada, prima-donna Carlotta’nin kiskancligi yuzunden yildizi henuz
parlayamamis olan genc sanatci Christine Daae, operadaki odasinda buyuleyici bir
ses duymaya baslamistir. Babasinin anlattigi muzikal efsanelerle buyuyen Christine,
bu sesin `the Angel of Music` olduguna inanir. Ses ona muzik dersleri bile
vermeye baslamistir!
Bir
de gencliginde Christine’in bu masallarla buyudugunu bilecek kadar yakin oldugu
ama sonra trajik bir sekilde irtibati kaybettigi Chagny vikontu (kontun kardesi
oluyor burda vikont) Raoul geliyor bir aksam Christine’i dinlemeye. Cok
sasiriyor, hemen eski baglari kuvvetlendirmeye calisiyor ama karsisinda biraz
tuhaf bir Christine buluyor bu kez.
Cokca
gerilim, bol bol flashback, takipler, kiskanclik… Dedektifi son bolume kadar
ortaya cikmayan polisiye bir romana benziyor. Christine, Raoul’un yardimiyla o
ilahi sesin aslinda kotu niyetli bir `insan` oldugunu, onu tiyatronun altindaki
golun ortasinda kendi yaptigi eve kapatmak istedigini anliyor. Boylece eski
sevdigi geri geliyor, neseyle butun operayi geziyorlar, birlikte kacma planlari
yapiyorlar opera binasinin catisindaki Apollon’un
Liri onunde:
Ama
hayalet o kadar cesur ki, performansinin orta yerinde isiklari sondurup
yuzlerce seyircinin onunde kaciriyor Christine’i. Hayalet (Erik) son derece solgun ve ailesinin bile bakmaya dayanamadigi cirkin
yuzunu gosteriyor ona meshur maskesini cikarip. Christine ona hem aciyor, hem
yalvariyor gitmek icin. Unutmadan soyleyeyim, hayata kusmus Erik karakteri,
ayni zamanda bir seri katilin ilk edebi tasviriymis.
Uf uf uff! |
Baslarda
supheyle yaklastigim Persian karakteri
Raoul’e yardim ediyor operanin altindaki eve olmeden varabilmesi icin. Cunku
hayalet her yeri trap-door’larla bin turlu cinliklerle doldurmus. Efendim, buralarda
basliyor debriefing fasli. Meger Persian onu Dogu’dan, bir prensesi eglendirmek
icin turlu iskence yontemleri icat ettigi zamandan taniyormus ve hayatini
kurtarmis onun. O yuzden O.G.’nin simdiki yaptiklarindan da sorumlu hissediyor
kendini. Bu arada yazar, soylediklerine biraz gerceklik cesnisi katmak icin
olacak Turkiye’ye de soyle yer veriyor hikayede: Erik Istanbul’a gidip sultanin
emrine giriyor. Yildiz Sarayi’nda `Son
Turk Devrimi`nden sonra bulunan butun trap-door’lar, gizli odalar ve kasalari
da o yapiyor. Yetmiyor bir de Sultan’a
her acidan benzeyen bir ‘otomat’ yapiyor ki insanlar Sultan bir yerde sanarken
o baska yerde olabilsin! Cool story J Konuyla
ilgili Mohammed-Ali Bey ile Yunanlilarin Istanbul’a girdiginin ertesi gunu
yapilan bir roportaja yonlendiren bir dipnot bile var ama Google istedigimi
vermedi.
Neyse,
operanin derinliklerine inip yol bulmaya calismalarinin sonunda aksi gibi Erik’in
icadi torture chamber’in (iskence
odasi) icine dusuyorlar. Ilginc sekilde tasvir edilmis bu odanin biri ugrasip
bir taslagini yapmis:
http://talvienkeli.deviantart.com/art/The-torture-chamber-300170779 |
Bu
aynalarla kapli altigen bir oda, icinde daragacina benzeyen bir agac ve
yapraklarla tropikal bir ormani andiriyor. Isisi surekli yukseliyor, susuyorsun
ve bayilacak gibi olmanin, umutsuzlugun yuzune verdigi acinacak ifadeyi sonsuz
gibi gorunen o ormanin her tarafinda goruyorsun. Sukur ki Persian bu odayi daha
once de gordugunden Raoul kadar delirmiyor. Gorunmeyen anahtari odanin her
karisinda aramaya calisiyor, her yer birbirine benzedigi icin uzun sure
ugrasiyor. Erik orada olduklarini anlayip bir de su basiyor uzerlerine. Bu
psikopat bir de operanin altini fici fici barutla doldurmus, Christine
evlenmeye yanasmazsa operayi havaya ucuracak.
Kiz
caresiz, evlenecegini ve evlendikten sonra da intihar etmeyecegini soyleyince
Erik, Raoul’u kurtarmaya razi olur. Christine Erik’i oper ve bu opucuk omrunde
ilktir hayaletin. Aradan cekilmeye karar verir sonunda, oldugu zaman ise onu
Christine gomecektir.
‘Poor
Erik! Shall we pity him? Shall we curse him? He only asked to be `someone`,
like everybody else. But he was too ugly!’
Evet
son bir not: Ben Andrew Lloyd Webber’in bu meshur operasina gittim Londra’da,
kitabi okumadan once. Hayatimda gorup gorecegim en manyak dekor ve kostumleri
gordum muhtemelen ama kitabi okuyana kadar da her seyi anlamamistim. Bunda
sacini Marge Simpson’un saci gibi yapip tiyatroya gelen ve onumde oturan kadinin
payi buyuktur.
Simdi de Sari Odanin Esrari'ni bulup okumak lazim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder