Elimdeki 1966 basimli kitap tum zamanlarin favorisi
Huseyin Rahmi’den. Bu sefer Istanbul’da bir yaliya murebbiye olarak girmis
duskun bir Fransiz kadininin maceralarini anlatiyor. HRG romanlarinda genel
olarak kadin karakterler cogunluktadir, bunda ise oyle degil. Yalida kadin yok
neredeyse; Dehri Efendi, kardesi Amcabey, oglu şemi
ve eniste Sadri ana karakterler. Sadri’nin hanimi Melahat’ten pek oyle
bahsedilmiyor ama soyle komik bir tasviri var ki eklemek istedim:
“Tavan
supurgesine kadin esvabi giydirmisler gibi Melahat Hanim pelerinli, kat kat dantelli
yeldirmesini giyip pullu beyaz basortusunu de orterek, bahceye, koruya, bostana
ciktigi zaman ruzgarin o uzun boya verdigi dalgalanmalardan urkerek butun vahsi
kuslarin kacistiklarini goren bahcivan, efendiden dogum bilgisi ve jeoloji
derslerini dinleye dinleye zekasina bayagi bir genisleme gelmis olan o herif bu
halden ibret alarak bostana koydugu korkuluklari Melahat Hanimin seklinde
yapmaya baslamis ve cok fayda goruldugunun farkina varan komsu bahcivanlar tarafindan
model olarak kabul olunmustu.”
Anjel’in gecmisi ile hikaye basliyor. Toplumun
ahlaksizligini elestiren oyunlar yazan Baudelaire adinda biriyle iliskisi
vardir. Anjel bir cocugu olacagini ogrenince, babalik serefini kime vereyim diye
dusunurken aklina bu yazar gelir. Oysa yazarimiz pek oralarda degildir:
“Bodler
o piyesin ogutlerine gore davranmak icin degil, para kazanmak istegiyle
yazmisti. Onu seyretmeye gelenler de oraya ahlak dersi almak icin degil, hosca
bir vakit gecirmek icin gelmislerdi. Ama o kadar kisi agladi denecek.
Aglasinlar. Tiyatroda aglamak, gulmenin baska bir sekli demektir. Zaten
fizyolojide ‘gulme’ ile ‘aglama’ arasinda, bazi hallerde, fark yok gibidir. Ikisi
de sinir zayifligindan ileri gelir. Eger aglamakla ahlak duzelseydi dunyada
cocuklardan uslu akilli kimse kalmazdi.”
Sonunda bir anlasmaya varirlar. Anjel mesleginin
inceliklerini Bodler’e anlatacak, o da bir kitap yazacak. Kitabin geliri ise
dogacak cocugun olacak. Balzac ve Dumas’da oldugu gibi Fransa’da duskun
kadinlarin hikayeleri pek ilgi ceker; haliyle Bodler’de sermayeyi cocuga
yukledigine pisman olur.
Istanbul’a donersek, Dehri efendi mantarlar hakkinda
saatlerce konusabilen, oglu yatili mektepten gelince onu imtihana cekip
basarisiz oldugunda falakaya yatiran bir tip. Kardesi kamburunu saklamaya
calisan ama murebbiyenin onunde yerlere kadar egilince bunun kabak gibi meydana
ciktigini farketmeyen saf bir capkin. Anjel’in midesizligi sagolsun, bu capkin,
Sadri ve Semi gece onun odasina girmek
icin nobet tutar hale gelirler. Karanlikta ayni masanin altini elinde lambayla
yaklasan Eda Kalfa’dan saklanilacak yer olarak gorup hizla kosusup birbirlerine
tos vurusunca ucunun birden idare edildigini anlasalar da hicbiri Anjel’den
vazgecmez.
Onlar didisedursunlar, Anjel ortaligi karistirip kenara
cekilmistir. Semi iyice hirslanir bir aksam,
Anjel’in odasinin kapisini kirip once odadakini, sonra murebbiyeyi
oldurecek, sonra odasina gidip pencereden kendini Bogaz’in serin sularina
birakacaktir. Odaya girip dolabin kapisini actiginda kimin cikacagi aslinda
kitabin kapaginda belli edilmis, neyse en bastan anlamadim en azindan Yer yer bayat espriler varsa da ne cikar, ben
seviyorum bu adamin romanlarini J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder