Standart bir HRG romanı, ne eksik ne fazla.
Anti-hero’muzun adı Avnüssalah (tuhaf isim beklentimi daha ilk sayfada
karşılıyor yazar) Lanet, işsiz ve hayırsız bir evlat bu adam. Babasının
dövmesi, anasının sevmesi ile büsbütün arsız büyümüş. Ortalıkta kıtlık var;
şanslı iseler evde biraz kuru ekmek biraz da zeytin bulunur. Avnüssalah ise
fare gibi koklaya koklaya bunları bulup hakkından gelir. Arkadaşı Ali Safder’le
birlikte türlü dolaplar çevirir, komşunun yemişlerini çalar. Başkalarına şantaj
yapmaya teşebbüs ederler.
Bu kıtlık günleri içerisinde komşusunun kedisini
pişirip ailesine yedirir (öğk!) Zavallı komşu kedisinin kaybolduğunu söylemek
için geldiğinde foyası meydana çıkar. Evlerini taşlarlar.
‘Namusluluğu
yüzlerinde bir karnaval maskesi gibi taşıyan hırsızlar cemiyet için dağ
haydutlarından daha tehlikelidirler. Onlar için çalmak bir hüner ve kanunun
cezalarından kaçmak adeta bir cambazlıktır.’
Şantaj dalaverelerinden fırsat buldukça gazetelere
ahlaksız hikayeler göndermeye başlarlar. ‘Karanlıkta Neler Oluyor?’ gibi
yazılar hakkında fikir alışverişleri ilginç. Yetmez, Gönül Doktoru adıyla
aşıklara derman satarlar. Dertli Gönüllere Teselli Yurdu açıp abuk sabuk
masraflar icat edip ücreti kabartırlar.
Zaman geçti, o yüzden bütün olaylar aklımda değil.
Halbuki ben bu bloğu unutmamak için açmıştım. Neyse, olduğu kadar artık. Bu
yazıyı da kitabın sonunda konferans verecek kadar palazlanan Avnüssalah’ın
sözleri ile bitireyim:
‘Çaldım,
dolandırdım, sağdan soldan sızdırdım. Karşıma hiçbir davacı çıkmadı. Çünkü yere
vurduklarım benden suçlu mahkeme kaçkınlarıydı. Yakalarını adalete teslim
etmeden beni ele veremezlerdi.’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder