Balzac öyle çok roman yazmış ki,
imkanım olsa hayranlığımı kendisine sunmak isterdim. La Comédie Humaine (İnsanlık Komedisi) adını verdiği bu 95 kitaplık
dizisinde gerçeküstü öğeler içermesi yönüyle diğerlerinden ayrılan başka biri var mı bilmiyorum. Elimdeki yine Altın
Kalem Klasikler Dizisi’nden 1968 basımı bir kitap. Vahdet Gültekin’in çevirisi
ve ilginç –hem de gerekli- dipnotları okumayı kesinlikle daha zevkli hale
getirdi.
Kitabın başında Balzac’ın
portresi var. Ama ekşi sözlükte bahsi geçen “eyvallah ben almayayım” pozu değil , kollarını kavuşturmuş tatlı tatlı bakıyor. Nasıl mülayim, nasıl edepli…
Gıdısı da var J Neyse, kitap hakkında
konuşmadan önce kendisine bir teşekkür edeyim. Verdiği sanatsal referanslarla
başka türlü haberimin olmayacağı tablolar ve aryalar vs. den haberdar etti
beni. Mesela, Di tanti palpiti:
O mitolojiden, sözcüklerin kökeninden
bahsettikçe hemen Wikipedia’dan baktım. Resmen yıllar öncesinden bana
interaktif bir deneyim yaşattı. “Sen bu romanı okumaya kalkıştın ama
anlattığımı hayalinde canlandırabilmen için şunları şunları bilmen lazım” dedi.
Sağol sağol sağol!
Kitabın konusuna nihayet gelebilirsem...
Raphael adlı fakir bir gencin bir antikacıdan aldığı tılsımlı (tılsımı bildiğin
Arapça olarak kitaba da koymuşlar) deri, onun her isteğini yerine getirecek ama
her istek sonrası da küçülerek, bittiği zaman onun ölümüne sebep olacaktır.
Ruhunu şeytana satma hikayesi gibi
duruyor. Ama bana daha masum göründü. Kalpsiz kontes Feodora ile izdivaç
hayalleri suya düşünce atom mühendisliğine lanet eden sakallı Kadir İnanır gibi
itliği, hergeleliği, kumarbazlığı öğrendi Raphael. Yalnız bir ara mutlak mutluluğu Pauline ile yakaladı.
Olayların nasıl gelişeceğini romanın
ortalarına gelmeme rağmen kestirememiştim ki bu okumayı daha zevkli hale
getiren bir şey.
Balzac bilimden de anladığını göstermek
için uzun diyaloglar serpiştirmiş, ilginçleştirmiş. Raphael’in çaresizliği,
sırf yanlışlıkla bir şeyin gerçekleşmesini isteyip de ömrü kısalır diye afyonla
kendini uyutması, karşılıklı sevginin bile onu kurtarmaya yetmemesi iç burkucu.
Hey, Balzac! Senin mutlu sonla biten kitabın var mı? Komedi demişsin ama bu
bildiğin dram.
Bazı şeyler:
“... adam orada artık hayal kurmadığı için
sevinç de duymadan, artık zevk nedir bilmediği için acı da duymadan yaşıyordu.”
“Sizin eşit öğretiminiz insan etinden on
meteliklik paralar yapar” dedi. “Öğretim yoluyla bir düzeye getirilmiş toplumda
kişilikler kaybolur.”
“Tiksindiğiniz birine ömür boyu bağlanmak,
sizi bırakıp gidecek çocuklar yetiştirmek, yüreğinizi yaraladıkları vakit
“Sağol!” demek... işte sizin kadınlardan beklediğiniz namusluluk!”
“Bilmiyorum ruhlarındaki nasıl bir
eğilimden dolayı, kadınlar kabiliyetli bir adamın ancak kusurlarını, bir
aptalın da yalnız meziyetlerini görmeye alışmışlardır. Aptalın meziyetlerine
karşı büyük bir sevgi duyarlar, bununla koltukları kabarıp kendi kusurlarını
unuturlar; üstün bir erkek ise onlara kendi kusurlarını kapatacak bir sevinç
vermez.”
“Deha sahibi kişi övündüğü şeyi söylemez;
madrabaz ortaya döker, elbette ki başarıyı o kazanacaktır.”
“İnsan zayıf olduğunu kendine açıkça
söyledi mi güçlü demektir.”
“İnsanın en zor katlandığı duygu acımadır,
hele hak edince. Hınç kuvvet ilacıdır, yaşatır, öç alma isteği verir. Acıma ise
öldürür, güçsüzlüğümüzü daha da güçsüz kılar. Sinsileşmiş kötülüktür bu; sevgi
içinde küçük görme, küçük görme içinde sevgi.”