Elimdeki kitap, 1958 basımı,
saman kağıdının artık samanlarına ayrılmaya başlamış hali… Ama ne çıkar J Yazıları hala okunuyor ya… Pendik Halk Kütüphanesi’nden gelip beni bulmuş. Şu
kütüphaneler eski kitaplarını ne ara dağıtıyor bi bilsem! İnşallah kiloyla
satmıyorlardır.
Alacakaranlık Kuşağı’nın eski
sezonlarında “Altı Karakter Bir Çıkış
Arıyor” diye ilginç bir bölüm vardır. Bu bölüm hakkında internette bir şeyler
okurken bölümün isminde bu oyuna gönderme yapıldığını öğrendim. Bir okuyayım
dedim…
Evet, fikir ilginç… Pirandello’nun
kafasında altı karakter beliriyor ve sürekli karşısına çıkarak hikayelerini yazması için ona baskı yapıyorlar ama bu onun ilgisini çekmiyor. O
zaman bari bunların kendilerinin oyununu yazacak bir yazar aramalarının oyununu
yazayım diyor. Fikrin ilginçliğinden sonrası benim için biraz su götürüyor
işte… Kısa oyundu, bi çırpıda bitti falan ama “amma da felsefe yapmışsın ha
Luigi” dedim. Yok “biz sizden daha hakikiyiz çünkü bu oyun dışında başka
bir hakikate malik değiliz” demeler; yok
kendini oynayacak aktörü beğenmeyip “o ‘ben’ olamaz ki” diye yakınmalar…
Kitap bitip önsözünü okuduğumda
ne göreyim! (Beğenmediğim kitabın önsözünü bile okuyacak kadar takıntılı
olduğum gerçeğinden başka) Pirandello’nun olayı buymuş zaten; o, “kalblerden
çok kafalara hitap etmek istiyen bir düşünür”müş. Eee, sen düşünüyorsun da bakalım
biz o kadar derin düşünebiliyor muyuz Pirandello? Var mı şöyle bana göre, daha
hafif bi şeyler?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder