24 Haziran 2015 Çarşamba

North and South – Elizabeth Gaskell


“On earth is known to none
The smile that is not sister to a tear.’   ELLIOT

Baska baska seylerle ugrasirken tembel tenekeligim tuttu, okuduklarimin hikayesini yazmadim. Gec de olsa bu kitabin da notunu dusmeliyim buraya. Bristol’den almistim, ciltli versiyonunu bulamamistim, abebooks.com’dan da haberim yoktu o zamanlar J Kitabin tipi oyle gostermese de epeyce uzun bir romanmis, bitirmem uzun surdu.

Efendim, dikbasli ve durust Margaret Hale’in hikayesidir bu. Miss Hale Londra’da kuzeni Edith ve ailesiyle yasamaktadir. Edith’in evlenmesiyle o da Southampton’a anne ve babasinin yanina donecektir. Yasadiklari yer masalsi bir guzellige sahip, New Forest yakinlarinda Helstone adinda bir koydur. Dort ay yakinlarinda yasayip hava muhalefeti nedeniyle gidemedigim bir yer New Forest; dort ayin sonunda uzgun ve yorgun oradan ayrilmis oldugum icin icim buruldu bu koyun tasviri karsisinda. Ki Ingiliz koylerinin 21. yuzyilda bile ne kadar guzel ve temiz kalabildigini gormus biri olarak 19. Yuzyildaki hali zaten masal gibidir, diyebiliyorum.

Kizimiz iste Londra’dan bu guzel koye geri doner. Kati kurallari vardir, nedense ticaretle ugrasan insanlari hor gorur: ‘ Firincilara ve kasaplara hayran olmami beklemiyorsun herhalde, degil mi anne?’ der mesela. Kendi babasi koy papazidir, herkese yardim eder. Ne var ki bu adam, uzun okumalar sonucu itikadindan supheye duser hale geldigi icin papazligi ve ona ayrilan konutu birakmak istedigini kizina aciklar. Margaret cok uzulur ama on bes gun icinde babasinin karari uzerine kuzeye, bir endustri kenti olan Milton-Northern’e gitmek zorundadirlar.
Bundan bir gun once Edith’in esinin kardesi (biliyorum bunun icin guzel Turkcemizde bir kelime var) Helstone’a gelip onu ziyaret eder ve  ona ilan-i ask eder. Edith onu reddetmenin ve Helstone’den ayrilmanin yurek cirpintilariyla hazirliklarini yapar ve yola cikarlar. Surekli havadan sikayet eden annesini hizmetciyle birlikte deniz kiyisinda bir yere yerlestirip babasi ile ev aramaya koyulur. Margaret’in isim babasi Mr. Bell, bu kasabada fabrikasi olan Mr. Thornton’a yonlendirmistir onu. Mr. Thornton ve niceleri, zenginlesiyor olmalarina karsin egitim eksikliklerinin farkina varmis ve Mr. Hale gibi egitimli kisilerden ders almaya baslamistir. Mr. Hale de ozel ogretmen olarak  hayatini kazanacaktir.

Duvar kagitlari zevksizce kaplanmis bir ev bulurlar kafalarina gore. Kagitlarin degismesini isterler ama Mr. Thornton’un gizli mudahalesi olmadan ev sahibi bunu kaale almayacaktir. Mr. Thornton konusunda Gaskell bana gore cok iyi is cikarmis. Ilk gorusmelerinde, babasi disarda oldugu icin cekinmeden Thornton’u kabul eden Margaret, birkac dakika sonra can sikintisiyla etrafini izler ve bir tuccar olan bu beyi dikkate bile almaz. Eh, her zaman ilk goruste ask olacak degil ya… Sonraki gorusmelerinde ise isci ve isveren meselelerinden konusup, o donemde bir kadin ve erkek ne kadar tartisabilirse o kadar tartisiyorlar. Margaret ‘kadinlarin incir cekirdegini doldurmayan bos muhabbetlerindense erkeklerin ciddi meselelerini dinlemeyi seven’ bir kiz oldugu icin istisna sayilabilir tabi.

Kitabin ortalarina gelmisim, esime anlatirken farkediyorum ki Guney, insanlarin eski moda yasayislarini hala surdurebildigi, sakin ve muhafazakar bolgeyi; Kuzey ise sanayilesmenin estetigi bitirmeye basladigi ve insanlarin surekli acelesinin oldugu yerleri temsil ediyor. Pamuk fabrikalari var kuzeyde, isciler ucretlerinin artmasini isteyince Irlanda’dan ucuz isci getiriliyor.

Margaret fenalasan annesi icin zengin Thornton’lardan waterbed*  istemeye gittiginde, iclerindeki bu Irlandalilari istemeyen yerli isciler ayaklaniverir. Malikanenin kapisina kadar gelen ofkeli kalabalik bagirip cagirmaktayken Margaret Mr. Thornton’u iscileri ikna etmeye gonderir. Lakin insanlarin insanliktan cikmaya meyilli oldugunu gorur ve kapinin onune cikip kendini ona siper eder!

Bu, hikayenin kirilis noktasidir. Atilan bir tas Margaret’i bayiltacak ve Mr. Thornton da onu sevdigini anlayacaktir bu sayede. Askini actigi Margaret ise ‘o kalabaliktan herhangi biri olsa ona da kendimi siper ederdim’ diye cool davranacak ve bu davranis da Pride and Prejudice’e benzetilen bir yol verecektir oykuye. Lennox, bir an icin dostluk ve ask arasindaki ince cizgiyi asmis ve sonra pisman olmusken, Thornton ile hicbir zaman dost olmamistir Margaret.

Kayda deger bir yani, bas karakterin bir yandan fabrika sahipleri ile, bir yandan da isci sinifiyla gorusup bir nevi kopru gorevi gormesi. Margaret,  Nicholas ve kizi Bessy Higgins ile konusuyor, ne kadar fakir olduklarini, Bessy’nin is yuzunden bozulan sagligi nedeniyle yakinda olecegini goruyor. Kuzeyin anlasilmaz aksani kitap sayfasindan bile buram buram tutuyor valla: ‘hersel’, clemming, hoo, m’appen, nobbut’… Ne bunlar yaa diyordum ki kitabi bitirince arkasinda ‘glossary of dialect words’ gordum, taslar yerine oturdu. Hep sonradan gelir aklima, hep sonradan.

Dert, sikinti bitmiyor ki Margaret icin. Annesi fenalasiyor, ‘oglumu isterim’ diye tutturuyor. Oysa oglu, Frederick, isyan sucuyla idama mahkum edilmis bir denizcidir ve Ingiltere’ye gelirse davasi gorulecektir. Margaret’in bir mektubu ile bu talihsiz delikanli gelip annesini gorur ve ana ogul oylece el ele otururlar. Uykuda bile oglunun elini birakmayan hasta bir anne ve kardesinin yemegini bebek gibi kasikla veren bir abla.. Uyanip bu  manzarayi gorunce ‘cok bencilim, ama bu uzun surmeyecek’ diyor anne ve   kisa sure sonra son nefesini veriyor . Kizini da Mrs. Thornton’a  emanet ediyor.

Frederick giderken istasyonda onu taniyan bir sarhosu telef edip bir de Margaret ile beraber  Mr. Thornton’a gorunerek nurtopu gibi bir yanlis anlamaya sebep olur. Mr. Thornton artik Margaret’i gormezden gelmeye baslar ve bu Margaret’i cok uzmektedir. Beyimiz artik iscileriyle iyi gecinmekte, onlara cikan yemegin vs. iyilestirilmesi icin ugrasmaktadir. Sivri dilli isci Nicholas ile tartismakta, sorunlarini anlamaya calismaktadir. Hanimefendimiz ise kardesi ile ilgili olasi bir davanin nasil sonuclanacagini Londra’da bir avukattan sormakta ve kardesinin masumiyetine tanik olabilecek birini aramaktadir. 

Babasini da Cambridge’ye yaptigi bir ziyarette kaybeden Margaret, simdi vaftiz babasina emanettir. Kardesinin davasinin olmayacak is oldugu anlasilinca, onun Ispanya’da, nisanlisiyla daha mutlu olacagina karar verilir ama Margaret ne olacaktir? Bu Mr. Bell ‘Pearl’ diye hitap ettigi kizimizi (Margaret, inci demekmis) Helstone’a bir kez daha goturmeye karar verir. Margaret eski evlerinde oturur buldugu yeni papaz ailesini gorunce hicbir seyin eskisi gibi kalmadigini hisseder. Insanlari cikarinca bir mekandan ne kalir ki?

Artik toparlamam gerekiyor. Ispanya’ya mi gidecek, Bell ile mi kalacak, Edith’e mi gidecek Margaret… Onca ihtimalin arkasindan tabi bekledigimiz gibi yanlis anlasilma cozulur ve Margaret Mr. Thornton’a kalir. Karsilikli itiraflarin ardindan adamimiz cebinden birkac solmus cicek cikarir. Margaret bunlarin nereden geldigini anlamistir.
Aklimda kalsin istediklerim:

‘She wished she had spoken more – stronger. Sharp, decisive speeches came thronging into her mind, now that it was too late to utter them.’

‘What I do exclude is the remorse afterwards. Blot your misdeeds out (if you are particularly conscientious), by a good deed, as soon as you can; just as we did a correct sum at school on slate, where an incorrect one was only half rubbed out. It was better than wetting our sponge with our tears; both less loss of time where tears had to be waited for, and a better effect at last.’

‘She wanted everything to look as cheerful as possible; and yet, when it did so, the contrast between it and her own thoughts forced her into sudden weeping.’

‘The meanest thing to which we bid adieu,
Loses its meanness in the parting hour.’  ELLIOT

* waterbed, agrili hastalarin rahat etmesi icin su uzerinde yatmalarini saglayan bir yatak turuymus.