2 Mayıs 2014 Cuma

La Dame aux Camélias / Kamelyalı Kadın – Alexandre Dumas fils


Alexandre Dumas’nın  gayrimeşru oğluymuş yazar, ben aynı kişi sanıyordum okumadan önce. 1972 basımı Altın Klasikler’den olan kitap güzel bir Nesrin Altınova çevirisi ile de korunan çok akıcı bir üsluba sahipti. Kibar fahişeleri gerek Balzac, gerekse Zola bol bol konu ettiğinden bazı yönlerden tanıdık geldi kitap. Fransız insanının 19. yüzyıldaki genişliği bu yönlerden en önemlisiydi J

Yeşilçam filmlerinde bile çokça işlenip yalama olan düşmüş kadını o hayattan çekip çıkarma fikri kitabın merkezinde. Ama o fikri çok daha ilgi çekici bir kurguyla sunduğu için yazara minnettarım. Kamelyalı Kadın’ın (Marguerite Gautier), o zamanın en önemli piyasası olan tiyatroların müdavimi, elinde daima bir kamelya buketi taşıyan fettan kadının ölümüyle başlıyor roman. 

Kamelya çiçeğinin böyle göründüğünü bu kitaba kadar bilmezdim.
Onu bu hayattan çekip kurtarmaya çalışmış ve başarılı olamayınca yakın arkadaşlarından birini metres edinerek ona eziyet etmiş Armand Duval, son nefesinde yanında olamamanın acısıyla onu son bir defa görmek istiyor. Mezarını başka yere naklettirme bahanesiyle açtırıp, hiç de romantik olmayan o kaçınılmaz manzarayla karşılaşıyor. Bu şok tedavisinin ardından da sergüzeştini yazara anlatıyor.

Bu sergüzeştin bana en ilginç gelen yanı, dediğim gibi geniiiiş Fransız kültürü. Armand’ın maçoluk ve -daha iyi bir kelime aklıma gelse de-   hoşgörülülük arasında gidip gelmesi:

“Marguerite’i tanıyalı henüz otuzaltı saat olmuştu. Sadece yirmidört saat önce aşığı olmuştum, bir de kalkıp alınganlık pozları takınıyordum. Benim için bölüşmesinden mutluluk duyacak yerde, her şeye tek başıma sahip olmak, geleceğinin geliri olan geçmişinin ilişkilerini birdenbire koparmaya zorlamak istiyordum.”

Marguerite’in Armand’ı başlangıçta, sofradan öksürük nöbetiyle kalkıp gittiğinde peşinden gelen tek kişi olduğu için sevmesi. O kadar sevdiği kadına Armand’ın  ardı ardına vurduğu darbeler. Ölen kızına benzettiği Marguerite’e yaşayışını düzeltmesi için yardım eden ama hayal kırıklığına uğrayan yaşlı dük. Bir de Prudence Duvernoy karakteri J Köpek balığının yancısı küçük balıklar gibi Kamelyalı Kadın’ın peşinden ayrılmadı, ta ki para sızdıramayacağını anlayana dek.
Armand’ın babasının konuşmalarına dayanamayan Marguerite, onu terk edip yalnız günlerini ölüm döşeğinde geçirirken şunları yazar:

“Doktorların bütün dediklerine rağmen, -çünkü başımda birçok doktor var, bu da hastalığımın arttığına bir işarettir- artık ölmek üzereyim. Onun için şimdi babanızı dinlediğime hemen hemen pişman oluyorum. Geleceğinizden sadece bir yıl alacağımı bilmiş olsaydım, o yılı sizinle birlikte geçirme isteğine karşı durmazdım. Böylece hiç değilse, candan bir dostun elini tutarak ölürdüm. Yalnız şurası bir gerçek ki, eğer o yılı birlikte geçirseydik, bu kadar erken ölmezdim.”

Mark meleği.

Dipnot: Giuseppe Verdi’nin La Traviata’sına ilham kaynağı olmuş bu roman.  La Traviata tarafımdan “Maark Maaark mis  gibi evimiz Maaark Maaark parlasın tertemiz” güftesi ile  bilinir. 




1 yorum:

  1. İlk baskısı 1848 yılında yapılan Kamelyalı Kadın; tüm zamanların en tanınan aşk romanlarındandır.

    Kitaptan gözüme takılan, sevdiğim alıntılar:

    ‘’İnsan bilmediği bir acıyı teselli edemez.’’

    ‘’Zaman ilerledikçe anılar değilse de, ilk izlenimler siliniyordu yüreğimden.’’

    Devamını bloğumda bulabilirsiniz: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/alexandre-dumas-fils-kamelyali-kadin-kitap-yorumu/

    YanıtlaSil