4 Ağustos 2016 Perşembe

A Tree Grows in Brooklyn / Bir Genç Kız Yetişiyor - Betty Smith




Çocukluğumda okudum aslında, ama tekrar okumak istedim. Yoksulların hayatını okumak beni her zaman zenginlerin hayatını okumak kadar mutlu etmiştir. Yoksul bir ailede sorumsuz ama tatlı bir serseri olan babası ve güzel annesi ile yaşayan cılız küçük kız Francie’ye genç kızlığına kadar eşlik ettim. 

Her iki okuyuşumda da Francie’nin bir sonraki öğün ne yiyeceklerini bilmeyen ailesi beni şanslı hissettirdi. Kesinlikle çok güzel bir kitap, klasik olarak ne derece bir edebi değeri haizdir bilmem ama Nolan’ların yaşadığı apartman, evin önündeki o çirkin ağaç, paçavracıya ve bakkala kasaba vs. hep iki çocuğun gönderilmesi şeklinde okuduktan uzun zaman sonra bile hafızamda bu kadar canlı kalabilen ender eserlerden biri. 

Francie’nin her yemekte bir fincan kahve hakkı vardı. O bunun sıcaklığını ve kokusunu sever, içmezdi. Yiyecek bulamadıkları zaman annelerinin icat ettiği Kuzey Kutbu oyununu oynarlar, kutupta mahsur kalmış yardım bekleyen talihsizler olurlardı. 

‘Küçük kız, Williamsburg’daki bütün insanlardan daha az şeye sahip olduğu halde, nedense daha çok şeye sahip olduğunu hissederdi. Daha zengindi, çünkü edecek bir şeyi vardı. Şekerli çöreğini, tatlı lezzetlerden ayrılmak istemeyerek, ağır ağır yerken, kahvesi buz gibi soğumuştu. Rasgele müsriflik yapıyormuş gibi hissederek, gururlu bir tavırla fincanı musluğa boşalttı.’

‘Dünyadaki sevimli bebeklerin, birgün bu ihtiyar adam gibi birşey olmak için doğduklarını anlayınca içini anlamını bilmediği müthiş bir korku kapladı. Bu yerden çıkıp gitmeliydi, yoksa kendisinin de başına gelecekti. Ansızın, ayakları herkesi iğrendiren, ağzı dişsiz ihtiyar bir kadın oluverecekti.’

‘- Bir kız için bir kitap tavsiye edebilir misiniz?
  • Kaç yaşında?
  • Onbir yaşında.
Her hafta   Francie aynı ricada bulunur ve her hafta kütüphane memuru aynı suali sorardı. Kartın üzerindeki isim ona hiç birşey ifade etmezdi ve hiçbir zaman çocuğun yüzüne bakmadığı için, her gün bir ve her cumartesi günü iki kitap alan küçük kızı hiçbir zaman tanımadı. Bir tebessüm Francie için büyük birşey olurdu ve dostane birkaç söz onu o kadar mesut edebilirdi ki!’

France bir kitap kurdu olarak yetişti. Teyzesi atılmak üzere olan bir Shakespeare cildini kütüphaneden satın aldı ve bir İncil ile birlikte bunları bebek Francie’ye vaftiz hediyesi olarak verdi. 

Babasının önlüğünü hep Francie ütülerdi.Yahudi turşucudan alınan salatalık turşusu. Bayat ekmekle yapılan yemekler ve tatlılar. Noel gecesi artık satılamayacağı için ağaççının fırlattığı çam ağacını yakalayan iki küçük kardeş. 

Ev taşıdıklarında, kendilerinden önceki kiracı parasını ödeyemediği için piyanosunu alamaz. Birgün gelip geri alacağını söyleyerek onlara emanet eder. Anne Katie temizliğe giderek çocuklarının piyano dersi almasını sağlar. Babası güzel şarkılarını bu piyano söyler. Francie babasına hayrandır.

İskoçya ve İrlanda ezgilerini pek severim. Francie’nin babası sayesinde Molly Malone ve Annie Laurie gibi incilerle de tanışmış oldum. Her kitap bunu yapamıyor belki ama aklımda bir şarkı ile kalan romanlar pek hoşuma gider genellikle. 

‘Çocuğun muhayyile denen kıymetli bir cevheri olmalı. Çocuğun, içinde hiç mevcut olmayan şeyler yaşayan, gizli bir dünyası olmalı. Çocuğun inanması lazım. Bu dünyada olmayan şeylere inanmakla başlamalı. Sonra, dünya yaşanmayacak kadar çirkinleştiği zaman çocuk içine çekilip kendi hayal aleminde yaşayabilir.’

On dört yaşına gelinde Francie, babası da öldüğü için artık okula gitmeyip çalışmak ister. Annesi okulu bitirmesini istediği için biraz daha dayanıp mezun olur. Mezunların masasına konulması adet olan buketlerden birini kendi masasında da görünce başkasının sandı. Oysa kartta ‘Mezuniyet günü için Francie’ye, babasından sevgilerle’ yazıyordu. 

Tel sarma  işinde çalışmaya başladı Francie. Annesi gazetede tasnif memurluğu ilanı görünce, onaltı yaşında olduğuna inandırmaya çalışırlar işvereni.  Sonra liseye başlar. Askere gitmeden önce son günü olduğunu söyleyen bir genç, Lee, ona ‘Bir günlüğüne sevgilimmişsiniz gibi davranabilir misiniz?’ diye rica eder. Francie bu askere kendini kaptırır, ‘Till We Meet Again’ şarkısı ile ayrılırlar, evlenme sözü vererek. Ama gelen bir mektupla Francie anlar ki bu sözü başkası ile tutmuştur Lee. Kitap biterken, annesi bir polis memuru ile evlenmiş, Neeley babasının bir kopyası halindedir. Francie ise çok beğendiği, ama henüz sevmediği lise arkadaşı Ben Blake ile buluşmaya gidecektir. Avludaki o çirkin ağaç, dalları çamaşır ipine takılıyor diye kesilmişti. 


‘Avludaki bu ağaç … adamların kesmiş oldukları bu ağaç… köküne kadar yakmak için etrafında ateş yakmış oldukları bu ağaç… bu ağaç yaşıyordu! Ve hiçbir şey onu öldüremezdi.’

2 yorum:

  1. Merhaba.
    İyi bayramlar.
    Bloğunuzu takip etmek istedim ama buton yoktu. :(
    Benim gibi takip etmek isteyenler olabilir diye düşünerekten yazmak istedim.

    YanıtlaSil
  2. Merhaba, size de iyi bayramlar.

    Mail adresinizi sağdaki bölüme girerek yeni postlardan haberdar olabilirsiniz. İlginiz için teşekkürler :)

    YanıtlaSil