15 Aralık 2013 Pazar

Cousin Phillis – Elizabeth Gaskell


 Şu kitabın güzelliğine bak ya! 1910 basımı, siyah-beyaz ve renkli çizimlerle dolu, harika bir kitap bu elimdeki. Renkli resimlerin arka tarafı yine boş. Şeytan diyor kopar hepsini çerçeveleyip duvara as J


Hikayeyi anlatan, Phillis’in uzaktan kuzeni Paul Manning. Phillis’in yaşadığı köye yakın bir kasabada işe giren Paul, ailesinin ricası üzerine bu kuzeni ziyarete gider. Bu güzel kız  hem bir papaz hem gayretli bir çiftçi olan babasının yeni şeyler öğrenmeye olan tutkusunu paylaşmaktadır. Gerçek hayatta birbirini seven insanlarda nadiren gördüğüm birbirini “idare etme” durumu da bu noktada hikayede yer bulur. Anaç bir ev hanımı olan anne, baba kızın sürekli meşgul olduğu demir yolları, Latince vs. entel dantel konularda dışlanır gibi hissettiğinde baba hemen fark edip konuyu elma fidelerine, saman balyalarına vs. değiştirmektedir.


Ne diyorduk… Paul kızın farklı ve üstün olduğunu fark eder; hatta ilk tanıştıklarında “keşke ben de Latince bilseydim, keşke Phillis’ten daha uzun olsaydım” diye geçirir. Ama bu fark ediş bir aşkla sonuçlanmaz ve onunla evlenmesini isteyen babasına karşı çıkar çünkü kızın kendisi ile evlenmesinin en başta ona haksızlık olacağını düşünmektedir. Tam da bu yüzden Paul ve Phillis yakın arkadaş olurlar.


Phillis gözümün önünde… Sarı saçlarıyla, beyaz teniyle, mütevazi elbisesiyle eğilmiş, bahçede bezelye toplamaktadır. Paul ziyarete gelmiş ama yanında hayat dolu ve zeki genç patronu Holdsworth vardır. Bu Holdsworth tam kibar tavırları ve bilgisiyle ailenin kalbini çalmışken apar topar (?) Kanada’ya gitmesi gerekir. Giderken  Phillis’i sevdiğini ve iki yıl sonra dönüp onunla evlenmek istediğini Paul’e söyler. Phillis onun gittiğini öğrendiğinde o kadar üzülür ki, Paul daha fazla sararıp solmasın diye Holdsworth’un niyetini ona açar.


Ama işte… Keşke o Holdsworth Kanada’da başka bir kız bulup evlenmeseydi… Yirmi küsür sayfalık önsözde belirtildiği gibi, aslında kitabın güzelliği suçu tamamen tek bir kişiye yüklemenin mümkün olmaması. Phillis sessiz sessiz kıvranıyor, yatağa düşüyor ama asıl suçlu olduğunu düşünebileceğimiz Holdsworth’un Phillis’in sönen umutlarından haberi yok. Bunun yanında Paul işgüzarlık ettiği için, anne ve babası ise Phillis’in büyüdüğünü ve aşk acısı çektiğini fark edemedikleri için suçlular. Neyse ki yufka yürekli yazarımız kızı o ölüm döşeğinden kaldırıyor.


Son bölümde dikkatimi çeken bir diyalog Phillis hasta yatarken babası ve evlerine gelen iki papaz arasında yaşanıyor. Bu iki işgüzar sanki kız ölmüş gibi “İbrahim’i örnek al, o da tek çocuğunu seve seve kurban etmeyecek miydi? Tanrı verdi, Tanrı aldı demelisin. Hem Tanrı, çiftlik işleriyle çok uğraşıp onu ihmal ettin diye alıyor kızını.” gibi teselli ederken aslında Çehov hikayelerine yakışır bir absürdlüğe ulaşıyorlar. Tevekkülle salaklık arasındaki çizgi ne kadar kalındır acaba?


Neler olmuş:

“I thought I saw Phillis’s white lips moving, but it might be the flickering of the candlelight- a moth had flown in through the open casement, and was fluttering around the flame; I might have saved it, but I did not care to do so, my heart was too full of other things.”

“I could fancy how he had tossed aside such brotherly preachings in his happier moments; but now his whole system was unstrung, and “resignation” seemed a term which presupposed that the dreaded misery of losing Phillis was inevitable. But good stupid Mr. Robinson went on.

-          We hear on all sides that there are scarce any hopes of your child’s recovery; and it may be well to bring you to mind of Abraham: and how he was willing to kill his only child when the Lord commanded. Take example by him, Brother Holman. Let us hear you say, ‘The Lord giveth and the Lord taketh away. Blessed be the name of the Lord!’ ….


-          God has given me a great heart for hoping, and I will not look forward beyond the hour… Brethren, God will strenghten me when the time comes, when such resignation as you speak of is needed. Till then I cannot feel it; and what I do not feel I will not Express; using words as if they were a charm."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder