13 Ekim 2013 Pazar

Ben Deli Miyim? – Hüseyin Rahmi Gürpınar



Keşke daha uzun yaşasaymış, daha çok roman yazsaymış dediğim yazarlardan biri, Hüseyin Rahmi! İlk hangi romanını okudum bilmiyorum ama öyle sevdim ki, er geç hepsini okuyacağım. Bu adam bence Türk klasiklerinin en eğlenceli olanlarını yazmış. Öyle esprileri, öyle analizleri var ki, zamansız… Atlas Kitabevi’nden çıkan serinin kapakları da ayrı bir güzel. Elimdeki kitap da onlardan, 1972 basımı.

Zat-ı muhteşem, bence söylemek isteyip de çekindiği her şeyi açıkça söylemek için mükemmel bir kılıf uydurmuş bu romanda: baş kahraman Şadan’a, deliliğin felsefesini yaptırmış ve sürekli deli olup olmadığını sorgulatmış. Şadan, mantıklı düşünceleri mantıksız hareketlerle birleştiriyor, içindeki sese yalnızken daha çok uyup uygunsuz şeyler yapıyor. Odada takla atmak, aynadaki aksiyle kavga etmek, eşyalarla aşk yaşamak Şadan’da bazen tutku halini alıyor. Ama bu acayip  deli, Schopenhauer’in, Voltaire’in, Swift’in tuhaflıklarını bir bir sayıp teselli buluyor.

Annesi mebus olmasını istiyor, o ise arkadaşı Kalender Nuri ile zengin bir kadını kafalama peşinde. Maalesef öteki de pek akıllı olmadığı için sonları iyi bitmiyor. Kitapta altı çizilecek o kadar çok yer var ki, bence bu kitabı bir kere daha okumalıyım.

O  deli saçmalarından seçmeler:

“Miskin insan, volkanlı kafalardan çıkan fikirlerin ateşine dayanamaz: Bütün dimağları adi, yavaş, sönük, ahmakça fikirlerle oyalamak ister. Kaynar beyinleri ölçüden yukarı düşündürtmemek için din, ahlak, edebiyat, sosyoloji sınırları çevrilmiştir. Bu engelleri bir sıçrayışta atlamak isteyenlerin yakalarına carp polisler yapışır. Götürüleceğiniz yer ilkin ya bir mahkeme salonu veya doktor muayenehanesi, sonra ya hapis veya tımarhanedir. Suçlu, deli siz misiniz, yoksa bütün insanlık mı?”

“Hürsün, öyle mi? Canın ne yapmak istiyor? Bana söyle… İlkin, arzunu yerine getirecek paran yok. İkinci olarak, kanun, din, ahlak kitaplarını aç. Her davranışın orada kayıt altına alındığını görürsün. Ondaki formüllere uydurmadıkça parmağını kıpırdatamazsın. Hele bunu yapayım de, rüsva olursun.”

“Fakat bu dünya, delilerden çok akıllıların kötülüklerine uğramıyor mu? Bu alem satranç oyunu değildir. Herkesin kaderi hesabına kumara girişip de partiyi kaybedenlerin insanlara yaptıkları kötülükleri düşününüz. Bu atakların işe atılmadan önce alemi inandırmak için meydana koydukları teminat, akıl ve zekalarından başka nedir? Böylelikle vatandaşlarını aldatanlar mı, yoksa bu pek tehlikeli vatlara aldananlar mı daha delidir? Her iki taraf için de aynı hükmü vermekten sakınmayınız. Bu oyundan en suçsuz kalanlar tımarhaneden sahneyi seyredenler veya bu oyunun tesiriyle oraya kapatılmış olanlardır.”



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder